Necla ŞENGÜL
2008 Yılı içinde en yoğun ihlal başvurularını Erzurum H Tipi Cezaevi’nden almıştık. 2008 yılı sonunda artık durumun acil olduğunu insan hakları savunucularının gün geçirmeden Erzurum Cezaevi’ne gelmesi gerektiğini yazıyordu mahpuslar. Genel merkezimiz hemen bir heyet hazırlığı içine girdi.
Erzurum’a gitmeden önce de tüm yetkili makamlardan randevu taleplerimizde bulunmuştuk.
Heyetimiz 25.12.2008 günü Erzurum’a gitti. Erzurum Cezaevi yetkilileri talep ettiğimiz randevulara cevap vermediler. Cezaevi Müdürü de Adalet Bakanı’ndan izin alamadığı için görüşmedi! Cezaevi Savcısı’nın kapısında beklenilerek, biraz da dayatılarak görüşmeyi kabul ettirdik.
Heyetimiz derneğimize başvuru yapan kimi mahpuslarla görüşme yaptı.
Görüşmede bulunan mahpusların söyledikleri derneğimize yapılan yazılı başvurulardan çok daha vahimdi.
‘Can güvenliğimiz konusunda ciddi endişelerimiz var’
Hükümlü Lokman Laçin, beyanında, ‘Cezaevinde uzun süredir kangrenleşen sorunlar yaşamaktayız. Bu sorunlar özellikle son dönemde katlanılmaz boyutlara geldi, bunun en başta sorumlusu olarak cezaevi vekil müdürü olan Haydar Ali AK’tır. Ayrıca 5-6 kişiden bir infaz koruma memuru grubu özel bir uygulama yapmakta, özel olarak eğitildiklerini düşünüyorum, bunlar hükümlü ve tutukluları kaba dayaktan geçiriyor, bizlere küfür ediyor, aşağılayıcı şekilde konuşuyor, tehdit ediyorlar. Bu görevliler bizi ‘devlet otoritesini göreceksiniz, size bunu göstereceğiz’ diyerek tehdit ediyorlar. Can güvenliğimiz konusunda ciddi endişelerimiz var. Özellikle son gelen infaz koruma memurları kendilerini ‘biz Metris’ten geliyoruz’ şeklinde tanıttılar, bunun anlamı da Engin ÇEBER olayını hatırlatmaktır, bizce bu oldukça manidardır. Ortak alanlara çıkarılmıyoruz, sosyal faaliyet yapamıyoruz, kütüphanede birbirimizle konuştuğumuzda ise Serkan adlı bir memurdan sert muamele gördüm. Kapalı spor salonu olmadığından kış aylarında spor yapamıyoruz, dışarıda spor yapmamız isteniyor, buraya çıkanlara eşofman giymeleri şartı getiriliyor, bu yapıldığında dışarı çıkarılıyoruz. Havanın -40 derecelerde olduğu Erzurum’da eşofmanla çıkmak mümkün değil, bu nedenlerle hava alacak mekanlardan bile yoksun bırakılıyoruz… Hücre cezası için düzenlenen hücreler standartlara uygun değil, hücrede piriz bile takılı değil, bu nedenle kalan kişi kendisine çay bile yapamıyor. Hücredeki pencere oldukça küçük, buna karşın son dönem bu pencereye sık dokumalı teller konuldu, hücreye konulanlar hava almada bile güçlük çekiyor. Diyetli olan hastalara uygun yemek çıkarılmıyor, bu hastaların durumunun oldukça kötü, sağlıkları çok bozuk. Kantinde satılan malzemeler piyasa fiyatından yüksek fiyatlarla bize satılıyor örneğin; Bioksin adlı şampuanın üstünde fiyat 24 YTL olarak yazılmasına karşın 27 YTL olarak satılıyor, bazen yüzde 50’ye varan farklar oluyor. Yemek miktarının çok az ve doyamıyoruz, takviye için sürekli kantinden alışveriş yapmak zorunda kalıyoruz. Yaşadığımız sorunlara karşı yaptığımız şikayetler, suç duyuruları sürekli sonuçsuz kalıyor.
Cezaevi Müdürü’nün odasına görüşmeye çıktığımızda ayakta ve hazır ol vaziyetinde bekletiliyoruz. 6 aydır anadilimiz olan Kürtçe ile iletişim kurmamıza izin verilmiyor ve bundan dolayı ailelerimizle görüşemiyoruz. 10 Aralık 2009’da Diyarbakır’dan bayram nedeniyle açık görüşe gelen ailelerimiz hava muhalefeti nedeniyle yolda kaldılar ve bir gün sonra Erzurum’a geldiler. Onca zorluklara rağmen buraya gelen ailelere görüş izni verilmedi.
Dışarıdan gelen giysilerde yeni alındığını kanıtlayacak şekilde etiket olmayanlar verilmiyor. Bana yurtdışından gelen bir koli içerisinde olan gömlek yeni olmasına karşın etiketi olmadığı gerekçesiyle bana verilmedi.
Birçok gazete, dergi ve alternatif yayınlar verilmiyor bize. İngilizce dergi ve yayınlarda bile tercüme parası isteniyor. 45 nolu genelge uyarınca haftada 10 kişinin 10 saat süreyle görüşme hakkı, ‘bazı etkinliklerden men’
cezası alanlara uygulanmıyor. Genelgede böyle bir hüküm olmamasına karşın cezaevi idaresi açıkça hukuka aykırı işlem yapmayı sürdürüyor. Bu konuda yaptığımız tüm başvurular sonuçsuz kaldı’ Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Savcının boşa çıkarma gayreti
Görüşme yapılan tüm mahpuslar Lokman Laçin’in heyetimize anlattığı sorunları anlatmıştı. Ve artık kötü muamele ve uygulamaların dayanılmaz bir noktada olduğunu ifade ediyorlardı. Ve heyetimiz daha sonra Cezaevi Savcısı İbrahim Halil DAĞLIBEY ile bir görüşmede bulunmuştu. Cezaevi Savcısı, ‘Bu konuda yasal başvuru yapsınlar, şikayet etsinler, kimse şikayet etmesini engellemiyor. 45/1 nolu genelgenin disiplin cezası olsa da sohbete çıkarılması kısmını ceza infaz yasasına aykırı buluyoruz, bu durumun düzeltilmesi için Adalet Bakanlığına durumu ilettik, cevap bekliyoruz. Can güvenliği endişesi söz konusu olmamalıdır. Yemeklerin az ya da yeterli olmaması konusunda bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Adalet Bakanlığı’ndan gelen ödenek kişi başı günlük 3 YTL’dir, buna uygun şekilde yemek vermeye çalışıyoruz. Mahkumlar için özel bir hastanemiz yoktur. Devlet hastanesi imkanlarından faydalanıyoruz. Ayrıca ring aracında sıralarını bekliyorlar.
Cezaevinde şu an itibariyle bir spor alanımız mevcut değil ama yer inşa etmek için çalışma yapıyoruz. Sosyal etkinlikler konusunda olabildiğince zaman ve yer ayırmaya çalışıyoruz. Ancak infaz koruma memurlarının hakaret, küfür, aşağılama, kaba dayak ve tehditleri yönünde yapılan başvurular olmamıştır, bu yapılırsa gerekli hukuki işlemler yapılacaktır.’
Kısaca mahpusların anlattığı her şeyi boşa çıkarma konusunda elinden gelen gayreti göstermiştir. Erzurum H Tipi Cezaevi’nde hukuk işlemez durumdadır.
İnsan hakları savunucuları Erzurum’da olup bitenleri tüm yetkili kurumlara rapor etmiştir. Ancak durumun kabulü olarak gördüğümüz gibi hiçbir yetkili kurum bu konuda açıklama yapmamış raporumuz hakkında hiçbir soruşturma ve inceleme başlatılmamıştır.
24 gündür açlık grevindeler
Hiçbir olumlu gelişme görmeyen baskıları protesto eden mahpuslar şimdi 24 gündür açlık grevindeler. Bir yıldır karşı karşıya kaldıkları uygulamalar artık onlar için bedenlerini açlığa yatırma noktasına geldi. Ve yetkili makamlar hala bu 154 mahpusun yaşam savaşında sessizce seyretmekte. Belki de sessizce seyretmiyor. Kendi anlayışıyla sorunu çözmeye çalışıyor. Ne mi yapıyor? Ebedin Abi, Serdar Güzel, Ahmet Kırboğa derneğimize en çok başvuru yapan mahpuslardı. Bulundukları koşulları yetkili makamlara iletmek için yoğun çabaları vardı. Özellikle insan hakları savunucularına yazmış olduğu başvurular yüzünden ‘kurum çalışanları hakkında gerçek dışı beyanda bulunmaktan mektuplarına el konulduğu’ belgeleri elimizdedir. Yine Adalet Bakanlığı’na ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na incelemesi üzere gönderdikleri koli içindeki iaşe örnekleri bozulacağı gerekçesi ile gönderilmeyip el konulduğu belgeleri de elimizdedir. Onlar 11 Mart gece yarısı odalarından alınarak Trabzon Cezaevi’ne götürülmüşlerdir.
Götürülürken de ring aracıyla değil üstü tel örgüyle kapalı bir kamyonla sevk edildikleri bilgisi alınmıştır. Yol boyunca da Ebedin Abi dişi kırılacak kadar dövülüyor.
Yeniden seslenmek zamanı
Şimdi Adalet Bakanlığı’na ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na YENİDEN seslenmek zamanı… Sayın Bakan, Sayın Zafer Üskül, Erzurum’a iki kere heyet gönderen biz insan hakları savunucularını duymak zorundasınız. Acil olarak sizlerde Erzurum’a gitmeli, bu 154 mahpusun bedenlerini açlığa yatırmalarının gerekçelerini sormalısınız. Engin Çeber’in ölümünde siz özür dilediniz. Bakın 154 kişi için özür dilemek zorunda kalacaksınız. Eğer Engin Çeber ekibi Erzurum Cezaevi’nde ise bu açığa çıkacaktır. Bu ekip bir insanın yaşamına kast etmekten yargılanıyorlar, eğer daha can almaya devam edeceklerse sizi çok sıkıntıya sokacaklardır. Çünkü bu mahpuslar sahipsiz değildir. En başta insan hakları derneği onların koşulları düzelinceye kadar sokaklarda, Erzurum Cezaevi kapısında olacaktır. Susmak onaylamaktır…
Necla ŞENGÜL
İHD MYK Üyesi