Cumhurbaşkanı Erdoğan 6 Temmuz tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 2019/159 sayılı kararıyla Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden aldı. Faiz ve enflasyonun doğru orantılı olduğunu iddia eden Erdoğan’ın Merkez Bankasıyla arasında süren 5 yıllık kavga yeni bir aşamaya ulaştı. Tarihte ilk kez yürütme Merkez Bankası başkanını görevden almış oldu.
TCMB, 2001 finansal krizinin ardından para politikası uygulamasında operasyonel ve enstrümantal bağımsızlığa kavuşturulmuştu. Özel bir kanunu ve -tartışmalı olmakla birlikte- bağımsız bir statüsü bulunan bankadaki bu görevden alma tüm yetkilerin Erdoğan’da toplanmasının somut bir tezahürü… “Türk tipi” başkanlık rejiminin tek elde toplanan karar alma yapısı içinde hukuksal normların yerini keyfiyet alıyor. Artık özel bir kanun hükmü yürütme kararıyla yok sayılabiliyor. Erdoğan’ın hükümleri kanunların bile üstünde yer alıyor.
TCMB yasasına göre (Madde 27-28); başkan, banka dışında görev alamaz, ticari faaliyet yürütemez, banka ve şirketlerde hissedar olamaz. Başkan ancak bu yasaklar veya hastalık gibi görev yapamaz durumunda olması gerekçesiyle atandığı yöntemle görevinden affedilebilir. Erdoğan’ın 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından söz konusu yasada yapılan değişiklikle, daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla atanan TCMB Başkanları atama yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına devredildi.
OHAL dönemine geldiğimizde ise 375 sayılı KHK’da yapılan değişiklikle Erdoğan’a üst kademe kamu yöneticilerini -kanunlarda yer alan yasak ve gerekçelerin dışında- “kurumsal hedeflere ulaşılamaması” nedeniyle de görevden alabilme yetkisi verildi. Çetinkaya’nın görevden alınması da işte bu düzenlemeye dayandırıldı. Erdoğan da “Kendisine ekonomi toplantılarında defalarca faizi indirmesi gerektiğini söyledik. ‘Faiz düşerse, enflasyon düşer’ dedik. Gerekeni yapmadı. Aynı kulvarda değildik” sözleriyle görevden alma gerekçesini açıkladı.
Son dönemde ekonomik verilerdeki kötü gidişi karşısında iktidarın attığı adımlar Merkez Bankasının “bağımsızlığının” teorik ve pratikte çok da olmadığını kanıtlıyordu. Nitekim bankanın 2018 kârının dört ay erkenden bütçeye aktarılması veya 59 yıldır hiçbir iktidarın el atmadığı yedek ödeneklerinin bütçeye aktarılmasına yönelik hazırlıklar karşısında Banka yönetimi hiçbir direnç göster(e)medi. Ancak sonuç itibariyle görünüşte de olsa Merkez Bankasının bağımsızlığı, bu görevden alınmayla vitrinden de kaldırılmış oldu. Daha da önemlisi bu görevden alma Erdoğan’ın başkanlık modelinde hiçbir kurum ya da kişi açısından yasa güvencesinin kalmadığını, tüm normların tek kişinin kararı ve imzasına bağlandığını da bir kez daha ortaya koydu.