Anayasa Mahkemesi (AYM), gazeteci ve gazete yöneticilerinin tutukluluklarıyla ilgili 2 ve 3 Mayıs 2019’da görüştüğü başvurularındaki kararının gerekçelerini açıkladı.
Gerekçeli kararda AYM’nin basın ve ifade özgürlüğüne dair önceki içtihatlarını bir yana bırakarak, gazetecilik faaliyetlerini suç olarak gören bir yaklaşımı benimsemesi ve haklarında hak ihlali kararı verdiği gazeteciler Kadri Gürsel, Murat Aksoy ve Ali Bulaç’la ilgili kararında yaptığı değerlendirmeler ile başvurularını reddettiği diğer gazeteciler hakkında yaptığı değerlendirmelerin taban tabana zıt olması dikkat çekti. Gazetecilerin manşet, haber ve köşe yazılarıyla sosyal medya paylaşımlarından dolayı tutuklandığını kabul eden AYM, bu tutuklamaların “keyfi ve temelsiz olmadığını” iddia etti.
AYM, gazeteci Ahmet Altan’ın darbe teşebbüsünden bir gün önce bir TV’deki konuşmaları, son dönemdeki yazıları ve gazetesindeki konumunun, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın de yazıları ve paylaşımlarının “terör örgütü”yle bağlantılı bir suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilebileceğini savundu. AYM Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabunuc hakkında da gazetede sorumlu olduğu dönemde yayımlanan haber, yazı ve manşetler ile sosyal medya paylaşımlarında devletin “teröre” karşı verdiği mücadeleyi zayıflattığını böylece başvurucuya suçun işlendiği yönünde tutuklama için gerekli olan kuvvetli belirtinin bulunduğu savundu. Yüksek Mahkeme Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ile Cumhuriyet Vakfı yöneticileri Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Göngör, Musa Kart, Güray Öz ve Hakan Kara hakkında gazete yönetimindeki görevlerine vurgu yaparak gazetede yayımlanan yazı ve haberlerle sosyal medya mesajlarında “kullanılan dil, yayımlandıkları tarihlerde toplumda algılanışı ve insanlar üzerindeki etkisi dikkate alındığında soruşturma makamlarının suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.” dedi.
AYM, Ahmet Şık ile ilgili değerlendirmesinde de tutuklama kararını destekleyici yönde görüş bildirirken, karar metninde, “Soruşturma makamlarının, örgütün ses getirmek ve adını gündemde tutmak amacıyla gerçekleştirdiği bir eylemi tam da işlendiği sırada failleriyle röportaj yapmak ve onların mesajını kamuoyuna duyurmak suretiyle suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak değerlendirmesi keyfî ve temelsiz değildir” denildi.
27.06.2019
bianet.org / diken.com.tr