Erdoğan’ın “Allahın lütfu” olarak tanımladığı 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi nedeniyle ilan edilen OHAL, gerekçesi ile hiç ilgisi olmayan ama muhalefet eden, hak arayan herkese karşı silah olarak kullanıldı. 36 KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile 126.000’e yakın insan işlerinden atıldı, sadece 7.000 kişi işine dönebildi. En az 220.000 kişi tutuklandı
Başta Yargı, Silahlı Kuvvetler, istihbarat örgütleri, Üniversiteler ve Medya olmak üzere bütün kurumların yapısı değiştirildi, her şey tek bir kişiye bağlandı, tek sesli olmak zorunda.
‘Olağanüstü Hal’in en az 3 yıl süreyle daha fiili olarak uzatılmasını sağlayacak yasa tasarısı 25 Temmuz 2018’de TBMM’de kabul edildi. Terörle Mücadele Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, İl İdaresi Yasası gibi birçok yasada yapılan ve Anayasa’da güvence altına alınan bir çok hükme aykırı olan değişiklerle OHAL, adı dışında her şeyiyle devam edecek. Yeni düzenlemede yer alan bazı maddeler şöyle:
⁃ Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen geçici maddeyle olağan koşullarda 24 saat olan gözaltı süresi 48 saate çıkarıldı. (OHAL’de önce 30, sonra 7 gündü) Toplu suçlarda 4 gün olacak bu süre 12 güne kadar uzatılabilecek.
⁃ Zaten sokağa çıkma ve eylem yasağı gibi yetkilere sahip Valililer, İl İdaresi Kanunu’nda yapılan değişiklikle artık kente giriş ve çıkışları yasaklama, kişiye özel sınırlama getirebilme, kişilerin kentte ne zaman, nerede ve nasıl dolaşacağına karar verme yetkisine de sahip oldu.
⁃ Kamudan yapılan ihraçlar 3 yıl boyunca sürecek. OHAL döneminde kararnameyle yapılan ihraçlar konusundaki yetkiler artık doğrudan bakanlıklara ait. Yargı mensupları Hakim ve Savcılar Kurulu tarafından, akademisyenler YÖK tarafından, bir bakanlıkla ilişkili olmayan kurumlardaki personel ise yetkili amir tarafından ihraç edilebilecek.
⁃ Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle -“genel asayişi bozmamak” gibi- tanımı belli olmayan kısıtlamalara bir de “günlük yaşamı aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmama” ibaresi eklendi. Kanunda bir tanım ya da açıklaması bulunmayan bu muğlak ifadelerle toplantı ve gösteri hakkının kullanımını engellemek daha da kolaylaştı.
⁃ Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerle;
Aynı olayla ilgili yeniden gözaltı işlemi -daha önce savcılık tarafından yapılabilirken- artık yazılı emirle kolluk güçleri tarafından yapılabilecek.
Tutuklama kararına karşı yapılan itiraz eskiden üç günde sonuçlanırken 30 güne; eskiden 30 günde yapılan “tutukluluk incelemesi” ise 90 güne çıkarıldı.
Bilgisayarlara ve dijital verilere el konulması ve incelenmesi eskiden mahkeme kararıyla yapılabilirken artık bu kararları savcılar alacak.
⁃ İdari Yargılama Usülü Kanunu’nda yapılan değişiklikle AİHM’e yapılan başvurularda “dostane çözüm” ya da “tek taraflı deklarasyon”la yargılamanın yenilenebilmesi sağlandı. Böylece AİHM’den gelecek ihlal kararı ve yaptırımların ötelenmesi ve/veya önüne geçilmesi sağlanacak.
⁃ MİT Kanunu’nda yapılan değişiklikle İstihbarat Teşkilatı Bilgi Edinme Kanunu kapsamı dışına çıkarıldı.
… ve bir de “iyi haber”
İnsan Hakları Anıtı, 1990’dan beri Ankara’da Yüksel Caddesinde oturur. Barışçı gösterilerin merkezidir. Ama 14 aydan beri, bulunduğu yerde tutukluydu. KHK mağduru Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın kaybettikleri işlerini geri isteyerek başlattıkları ve polisin bir türlü engelleyemediği protesto eylemleri nedeniyle, çevresi barikatlarla kapatılmıştı.
24 Temmuz 2018 günü polis barikatları kaldırdı, İnsan Hakları Anıtı serbest kaldı. Ama kaçmadı, gene orada oturuyor, ebedi sessizliği içinde. Ne var ki Nasrettin Hoca’nın torunları bir türlü sessiz kalamıyor olup bitenlere.