www.tgc.org.tr
http://www.tgc.org.tr/duyuru.asp?did=1041
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1989 yılından bu yana her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Gününde törenle sahiplerine takdim edildi. Basın Özgürlüğü Ödülleri töreni Taksimdeki The Marmara Otelinde gerçekleştirildi. Törene; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Önceki Başkanı Orhan Erinç, Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Yönetim Kurulu Üyeleri Celal Toprak, Kamil Masaracı,TGC Balotaj Kurulu üyesi Şevket Uygun, TGC Onur Kurulu Başkanı Ergin Konuksever, Sekreteri Mustafa Dolu, TGC Onur Kurulu Üyesi Atilla Özsever, TGCnin en kıdemli üyesi Hıfzı Topuz, Hürrriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Altan Öymen, TGS Genel Başkanı Uğur Güç,Uluslararası Basın Ensti
(IPI) Başkanı Kadri Gürsel, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Doğan Hızlan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlunun da aralarında bulunduğu
500 davetli katıldı. Sunuculuğunu Başak Şengül’ün üstlendiği tören, basın emekçileri ve basınşehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Törenin açılış konuşmasını TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı.
BAŞKANOLCAYTO: ACILARIMIZ KATLANA KATLANA BÜYÜYOR
Başkan Olcayto, şunları söyledi:
Türkiyede sansürün ilk kez kaldırılışının 107. yıl dönümündeyiz. 24 Temmuzları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak değerlendiriyoruz. 24 Temmuz 1908de sansür memurlarını gazetelerine ve matbaalarına sokmayarak özgür bir basın için mücadele veren o dönemin gazetecilerini de saygıyla anıyoruz. 24 Temmuzlar aynı zamanda Kurtuluş Savaşını tescilleyen Lozanın da yıl dönümleridir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında emeği geçen başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İsmet İnönü ve arkadaşlarını saygı ve şükranla anıyoruz. Bu tür açış konuşmalarını her yıl ülke adına olumlu sözler söylemek görevimiz olmalı diye düşünürüm. Ne yazık ki Türkiyede birbiri peşi sıra gelen olaylar bu konuşma üslubunu kullanmamıza izin vermiyor. Bundan 4 gün önce yine yüreğimiz yandı. Barış amaçlı olarak Suruça giden 30u aşkın gencimiz katledildi. Bir o kadar da gencimiz hastanede çocuklarımızın çoğu üniversiteli ve yüksekokullu. Onları korumayı beceremedik. Acılarımız katlana katlana büyüyor.
YAYINYASAKLARI ÇAĞDAŞ DEMOKRASİLERE YAKIŞMIYOR
Olayın hemen arkasından kamuoyunun devlet erki tarafından aydınlatılmasını beklerken tam tersi oldu. Yine mahkeme kararlarıyla yayın yasakları devreye girdi. Bu denli çok yayın yasağı takdir edersiniz ki çağdaş demokrasilere yakışan bir tutum değildir. 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkenin düşünceyi ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, halkların kardeşliği, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesi açısından daha sağlıklı bir ortama geleceğini düşünüyorduk, umutlanmıştık ama koalisyon çalışmalarının başlamasıyla birlikte kafalardaki keskin görüş ayrılıkları bu umutlarımızı yok etmeye yetti.
Provokasyonlar, linç kültürü yeniden hortladı. Asıl üzüntüm buna medyamızın bir bölümünün de alet olmasıydı. Dayanışmaya en çok gereksinim duyulduğu bir dönemde yazılı ve görsel medyamızın kamuoyuna güven vermeyen ve birbirini çirkin bir üslupla eleştiren tavırları son derece üzücüdür. Basının sorunları giderilmemiş bu kaos için de daha da kötüleşmiştir. Sahada çalışan arkadaşlarımızın özellikle çatışma bölgelerinde görev yapan arkadaşlarımızın kolluk güçleri tarafından sahiplenildiğini, korunduğunu söyleyebilmemiz mümkün değildir. Tersine kolluk güçleri ve polis ve jandarma her durumda gazeteci arkadaşlarımızı hırpalamaktadır. Yasaklamalarla olsun, editöryal manipülasyonlarla olsun halkın haber alma, doğruları gerçekleri öğrenebilme kanalları tıkanmıştır. Bu durum provokasyona açık yalan haberlerin yayılması endişesini doğurmaktadır.
ETİKKURALLAR DİKKATE ALINMALI
Medya patronajı ve medya editörleri etik kuralları da dikkate alarak dürüst haberciliğin toplumda yaygınlaşması için çaba harcamalıdırlar.
Seçimlerden hemen sonra basın çalışanlarının özelde sahada çalışan gazetecilerin sorunlarını ele aldığımız bir rapor hazırladık.
Sendikasızlığın işsiz gazeteci sayısındaki artışın da yer aldığı bu raporu Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekillerine Ankaraya giderek verdik. Sorunlarımızı aktardık. Hemen söylemeliyim ki Adalet ve Kalkınma Partisi Başkan Vekilleri ne gitmedik. Sayın Başbakandan randevu istedik. Size haber veririz dediler ve bu görüşme yapılamadı. Neden Başkanvekilleri değil de Sayın Başbakan çünkü inanıyoruz ki medya üzerindeki baskılarda çözüm mercii Başbakanlıktır. Çünkü değiştirilen yasa ve yönetmeliklerin sadece Başbakanlığın direktifi yönünde ortaya konulduğunu biliyoruz. Biz raporumuzu bu açıdan kendilerine ilettik ve kendileri ile görüşme talebinde bulunduk Bu nedenle de vicdanımız rahat. Her zaman söylediğim gibi görüşleri ne olursa olsun bütün siyasi partilerle mesafemiz hep eşit uzaklıktadır.
24TEMMUZ BAYRAM DEĞİL BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE GÜNÜ
Halâ 24 Temmuzun bayram olduğunu söyleyen, bir bayram olarak bizleri kutlayan kurum ve kuruluşlar var. Yineliyorum 1971den bu yana 24 Temmuzları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anıyoruz. Basın emekçileri üzerinde onca baskı ve zulmün yaşandığı dönemlerde 24 Temmuzları bayram olarak kutlamak saçmalığına hiç girmedik. Günümüzde bile sansürün, oto sansürün açıkça işlediği bir dönemde amacımız yalnızca çağdaş demokrasiyle yönetilen ülkelerde basın sektöründe ne varsa, nasıl bir yapılanma varsa bizde de o olmalıdır.
CANDÜNDAR: BU ÖDÜL O TEHDİDE VERİLMİŞ EN GÜZEL CEVAPTIR
Açılış konuşmasının ardından ödül törenine geçildi. 2015 Basın Özgürlüğü Ödülü Kişi dalında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Can Dündara verildi. Can Dündar, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı adına uğradığı her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle ödüle değer görüldü. Dündar, ödülünü TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun elinden aldı.
Meslekte 35 yılım doldu. Ben darbe dönemlerinde de gazeteciydim.
Gazetecilik bu kadar baskı altında olmadı. Bu ödülü ömrüm boyunca unutmayacağım diyerek sözlerine başlayan Can Dündar, MİT TIR’ları ile alakalı yaptıkları haberleri hazırlarken bir an olsun bile akıllarından ‘Bunu yayımlamayalım’ fikrinin geçmediğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Çünkü devletin İstihbarat teşkilatı bir suç işliyorsa bunu halkın bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorduk. Buna yürekten inanıyorduk. Çünkü bize gazetecilik böyle öğretilmişti. Çünkü hiçbirimiz gazeteciliği hükümet memurluğu sayan havuzlardan yetişmemiştik. Akşam baskıya kısa süre kala hukuk servisinin ağır ağabeyleri devreye girdi. Bir toplantı yaptık. Bizim şansımız, hukuk servisi bizim davalarımıza yetişmek için hepimizden fazla çalışıyor. O toplantıda da çok cesur davrandılar.
Haberin arkasında durdular. Dava açılır ama halledebiliriz dediler.
Çünkü arkasında durabileceğimiz bir haberdi. Türkiye uzun süredir hukuk devleti olmadığı için sonuçtan hiçbirimiz emin değildik. Gazetelerin basıldığı, gazetecilerin talimatla işten atıldığı tehditle baskılandığı bir ülkede gazetecilik yapıldığını hepimiz biliyorduk. Hakimler ve savcılarda baskı altındaydı o yüzden ne olacağı belli olmazdı. Bütün bunları bilerek hiç tereddütsüz haberi bastık. Ertesi gün bir cumhurbaşkanının bir gazeteciyi dünyanın gözü önünde nasıl tehdit edebildiğini hep birlikte gördük. TGCnin ödülü o tehdide verilmiş en güzel cevaptır bence. Tahminin o ki burada bir gazetecilik yeteneğinden çok bir cesaret ödüllendirilmiştir. Meslekte 35yılımı geçtim. Askeri yönetimler döneminde de görev yaptım. İtiraf edeyim ki; hiç bu kadar üst düzey bu açık tehditle karşılaşmadım."
BARIŞİNCE: BU ÜLKEDE ÖZGÜRLÜĞÜN BİR BEDELİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ
2015 Basın Özgürlüğü Ödülü Kurum dalında Bir Gün Gazetesi ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı Sivil Toplum Kuruluşunun oldu. Ödül, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusundaki hak ihlallerini uğradığı baskılara rağmen düzenli olarak gündeme taşıdığı için Birgün Gazetesine verildi. Birgün Medyanın Genel Yayın Sorumluluğu görevini yürüten Barış İnce, ödülünü TGC Başkanvekili Vahap Munyarın elinden aldı.
İnce, şunları söyledi:
Bu ödülü kurumumuz adına alıyorum. Kurumumuzun her çalışanı çok fazla bu ödülü hak etti, pek çok tehlikeye göğüs gererek haberi sizlere sunmaya çalıştık. Bu ülkede özgürlüğün bedeli olduğunu biliyoruz. Biz işimizi yaptığımız için cesur, biz işimizi yaptığımız için şöhret, kahraman olmak istemiyoruz. Bizim ödediğimiz bedel, yıkılmış kente oyuncak götüren çocuklardan çok daha fazlası değil. Onların yanında hiçbir şey ve ortada bir destan varsa bu destanda yalnızca onların hikayeleri olmalıdır.
YURDATAPAN:80 BİNİ AŞKIN KİŞİYE TEŞEKKÜR EDERİM
Büyük Seçici Kurul ayrıca basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile ilgili hak ihlallerinin takibi, raporlanması ve duyurulması için Türkiye ve uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle de Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı Sivil Toplum Kuruluşunu ödüle değer gördü.
Ödülü, Düşünce Suçuna Karşı Girişim Sözcüsü Şanar Yurdatapan, ödülünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneşin elinden aldı. Yurdatapan, ödülünü alırken 1995 yılından beri girişime katılan 80 bin kişiye ayrıca teşekkür etti.
SÜREKLİBASIN KARTI ALAN TGC ÜYELERİNE ANI ARMAĞANLARININ VERİLDİ
Törende daha sonra son bir yıl içinde Sürekli Basın Kartı almaya hak kazanan 34 kişiye TGC üyesine anı plaketi verildi. 24 Temmuz gazeteciler için ayrı bir önem daha taşıyor. Son bir yıl içinde Sürekli Basın Kartı alan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi gazetecilere anı plaketleri sunuldu.