Yarın, 18 Aralık 2020 Cuma günü Türk iş insanı ve filantropist/hayırsever Osman Kavala 1.144 gündür tutuklu olacak. Aynı gün, Ekim 2020 iddianamesine dayanan davanın ilk duruşması yapılacak: Bu duruşmada, Bay Kavala ömür boyu hapis cezası riskiyle karşı karşıya.
Bu iki sayı Türkiye’nin adalet sistemindeki derin işlevsizliği ve politizasyonu tek başına ortaya koyuyor. Hakimlerin ve savcıların, uluslararası yargı bağımsızlığı standartlarının aksine, yasama ve yürütme erkleri tarafından atanmaları artık insan hakları savunucularının ve Kavala gibi bağımsız sivil toplum figürlerinin süresiz bir şekilde demir parmaklıklar ardında tutulmasını sağlıyor.
Sağlanan bilgi ile Osman Kavala’ya isnat edilen suçlar arasında herhangi bir nedensel ilişki kurmayan yarınki iddianame, aynı zamanda Kavala tarafından kurulan kültür alanında çalışan kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olan Anadolu Kültür’ü de hedef alıyor. Türkiye’nin adalet ve düzen temsilcilerine göre Anadolu Kültür’ün faaliyetleri “bölücü” ve ayrımcı çünkü Türkiye’deki kültürel hakları azınlık gruplarına ilişkin çalışmalar yürütüyor.
Osman Kavala hakkındaki 64 sayfalık iddianamede “devletin güvenliği veya iç dış siyasal yararlar bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek” ile suçlanıyor. Kavala ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırma veya bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek” ile de suçlanıyor. Türk Ceza Kanunu’nun 328. (ve 309.) Maddeleri uyarınca bu suçlara sırasıyla 20 yıla kadar hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanabiliyor.
Bu yeni duruşma Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin “kendisini bir STK aktivisti ve insan hakları savunucusu olarak susturmak ve diğer kişileri de bu tip faaliyetlerde bulunmaktan caydırmak ve ülkedeki sivil toplumu felç etmek yönünde örtülü bir amaç taşıdığı” şeklindeki bağlayıcı kararından bir yıl sonra yapılıyor. Yarınki duruşma tek bir şeyi ortaya koyuyor: yetkililerin mahkemeleri aleni bir şekilde siyasi amaçları için kötüye kullanmalarını ve ceza yargılamasının temel ilkelerini kökten hiçe saymalarını.
Biz, altta imzası bulunan insan hakları örgütleri, Kavala’nın karşı karşıya olduğu bu adil olmayan kovuşturmanın yegâne adil sonucunun beraat olduğunu düşünüyor ve yetkilileri ülke içi ve uluslararası bağlılıklarını yerine getirerek sanık hakkındaki bütün suçlamaları düşürmeye davet ediyoruz.
İmzacılar
- EuroMed Rights
- Human Rights Association
- Citizens’ Assembly
- Civil Rights Defenders
- Research Institute on Turkey
- Turkish German Forum of Culture
- IFoX Initiative for Freedom of Expression
- AMER (Association for Monitoring Equal Rights)
- Media and Law Studies Association (MLSA)
- Truth Justice Memory Center
- Civic Space Studies Association
- P24
- FIDH, within the framework of the Observatory for the Protection of Human Rights Defenders
- OMCT (World Organisation Against Torture), within the framework of the Observatory for the Protection of Human Rights Defenders
- POMED
Kavala Davasında Neler Olmuştu?
Yarın, 18 Aralık 2020 Cuma günü İstanbul’da yapılacak olan duruşma 2020’nin Ekim ayında kararlaştırılmıştı. Anayasa Mahkemesi (AYM) Birinci Bölümü 15 Aralık Kavala’nın başvurusunun Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerektiğini ifade ederek başvurunun bu bölüme gönderilmesine karar verdi. Kavala yarınki duruşmada 2016 darbe eylemlerinde rol aldığı iddiasıyla hâkim karşısına çıkacak.
Aralık 2020 başında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, yetkililerden aldığı iddiasıyla 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu yargılanmakta olan Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını talep eden sert ifadeler içeren bir karar aldı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin Kavala’nın tutukluluğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tespit edilen ihlallerin bir devamı olduğuna yönelik karineyi yalanlayamadığına dikkat çekti. Komite ayrıca Anayasa Mahkemesi’ni ataleti nedeniyle kınadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği karara ve yaşanan pandeminin yarattığı tehdide karşın, Türkiyeli yetkililer (63 yaşında olup 3 yılı aşkın bir süredir hapiste olan) Kavala’yı demir parmaklıklar ardında tutarak sağlığının risk altında olmasını görmezden geliyor. Bu karar, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin devletlerin hapishanelerde bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek için olumlu adımlar atmamalarının Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 6. Maddesi (yaşam hakkı) ile 9. Maddesini (özgürlük hakkı) ihlale varacağına yönelik tutumuna açıkça aykırıdır.