Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim’iz.
Ne bir derneğiz, ne vakıf, ne oda, ne sendika. Yani devletin tanımladığı yapılardan hiç birine kayıtlı değiliz.
Olabilirdik de mi olmadık? Tabii ki hayır.
1995’te Yaşar Kemal DGM’de yargılanırken mahkeme avlusunda oluştuk.
“Her kim ki, düşüncelerinde ötürü başı belaya girerse, onun düşüncelerine katılmasak da dediklerinin altına imzamızı atarak bu suç(!?)a katılacağız. Düşünce açıklamak suç ise, hepimize ceza verin diyeceğiz” diyerek çıktık yola. Meğer ne uzun bir yol imiş!..
Kuruluş amacı yasaları çiğnemek olan ve herkesi de bu işe katılmaya çağıran bir dernek olabilir mi? TABİİ Kİ HAYIR.
Ama “Sözle, yazı ile, müzikle, tiyatro ile, ”Şiddet önermeyen düşünceleri açıklamak” suç olabilir mi. Ona da, TABİİ Kİ HAYIR.
Girişimi başlatan ve şu anda da tüm yasal sorumluluğu üstlenen benim.
Ama “Başkan” filan değilim. Zaten böyle bir makam yok. Üyelik yok, yönetim kurulu yok. Kongre yok, alışılmış hiçbir şey yok. Ama Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim var. 24 yıldır var. Bu konudaki uluslararası çatı örgütü IFEX’in de aktif bir üyesi.
Defalarca göz altına alındım, tutuklandım, bir kez de hüküm giyerek hapis yattım. Ama Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim varlığını hep sürdürdü.
Çünkü onu oluşturan çok sayıda insan, her biri kendi yaşamında, işinde-gücünde ama bilgisayarlarının başında birbirleriyle bağlantı halindeydi, hiçbir çalışma aksamadı. Gelip kapatacak, kapısını mühürleyecek bir merkez de bulamadılar, çünkü yoktu.
Girişimin nerdeyse çeyrek yüzyılı devirmesinin (23 Ocak 2019’da 24 yaşını doldurdu) sırrı da tam bu noktada yatıyor:
Herkes bir eylem önerebilir, herkes uygun bulduğu eyleme katılır, kimler hangi eyleme katılıyorsa Girişim, o eylem için o kişiler olur, sorumluluğu da onlara ait.
İşte bu kadar basit, ya da bu kadar karışık. Ama hak temelli örgütler arasında bunca yıldır var olabilen az sayıda kurumdan biriyiz. (İHD 1986, TİHV ve HYD 1990, Mazlumder 1991)
Ne mutlu hepimize…
Şanar Yurdatapan, 26.01.2019